"DEĞİRMENDE GECE"
Kapısında kör fener
İki yanar bir söner
Sular akar taş döner
Taş döndükçe baş döner
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.
Şıngır mıngır cinniler,
Arıstaktan indiler
Eşeklere bindiler
Bunu gören köylüler,
Köşelere sindiler.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.
Hayrullah’ın bıyığı
Kurnaz tilkikuyruğu
Kahvaltısı kuş eti
Karıştırdı nöbeti
Fare dolu sepeti.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.
Harman hasat zamanı
Zaman vermez âmânı
Altın ettik samanı
Sonra çıkar dumanı.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.
Ali Akbaş
.....................................
Bir Hatıram
Büyük Neydi?
Değirmenle ilgili çocukken yaşadığım bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim…
...Bizim çocukluğumuzda değirmen aktif olarak kullanılıyordu ve mahalle için vazgeçilmez bir şeydi. Her baharda imece ile toplanılır, arkı açılır, bakımı yapılır ve un öğütmek için hazır hale getirilirdi. Bu işlerle rahmetli Mustafa Dedem bizzat ilgilenir, herhangi bir aksaklığa sebebiyet vermemek için milletle birlikte çok çalışırdı. Herkese görevler verir, bu işleri öğrenmelerini sağlardı. Özellikle Doğan Amcanın eşi Zekiye Yenge’ye suyu koşup kesme işini vermişti… Çünkü bu yenge işten anlayan ve kendi gibi, titiz bir insandı… Bizde olup biteni büyük bir heyecan ve temaşa ile izler, bir şeyler öğrenmeye çalışırdık.
...Vel Hâsılı o yılki bakımda yaşlanan bir taşın değişmesi gerekiyormuş. Bunun için gerekenler yapıldı ve Dedemin önderliğinde taş büyük bir özenle hazırlandı. Lakin götürülmesi zor bir işti. Çok uğraştılar… “God İşi” bir sürü şeyler düşünüyorlar, fakat bir türlü işin içinden çıkamıyorlardı. Sonunda Mustafa Dede’min aklına bir fikir geldi… Asiye Nine’ye sorulacaktı. Nede olsa O,köyün büyüğüydü… O bir fikir verebilirdi. Zaten kimin bir derdi olsa ona koşulur, önerdiği derman ile selamete çıkılırdı. Haber gönderip çağırdılar… Birazdan geldi. Dirliğin sonuna ermiş bu iyi kadın,taşın bir soluna baktı, bir sağına baktı. O zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen ,“Ortasına bir direk takarak götürme yöntemini” önerdi… Öneriye herkes şaşırmış, lakin yerine getirmekten başka çarede kalmamıştı… Dediğini yaptılar ve işi hallettiler… Biraz sonra taş değirmene götürülürken, Asiye Ninede Mahallenin yolunu tutmuştu… Bizde hep birlikte “Büyüklük Buymuş” demiş ve ondan övgüyle bahsetmiştik.
...Asiye Nine bizde hep büyüktü. Fakat bir kere daha hep birlikte müşahede etmiştik… Mahalleye omuz veren yaşlı bir çınar gibiydi… Tapın zorlu ve yorucu yaşamını görmüş, oradaki huzursuzlukların ve acıların sonunda gelinen Ançırtı’daki, susuz ve kimsesiz günlerin, kahrını çekmiş ve yorulmamıştı… Kalan ömrünü de Godların inşasına vermişti… Acılar ve zorluklar burada da peşini bırakmamış, bir oğlunu vatan için toprağa verirken, diğerini de cezaevine göndermiştir… İşte Anadolu insanı buydu. Dahası var mıdır bilmem… Evet, işte Godlar buydu. Ya da Godları Godlar yapan değerler silsilesi böyle sürüyordu… Bize böyle bir yaşam alanı ve övünç sermayesi bırakan büyüklerimize minnettarız. Nice Asiye Kadınlar bu mukaddes toprağımızı "Vatan" haline getirdiler...Ruhları şad,mekânları cennet olsun inşaallah.(V.Yiğit)
Değirmenle ilgili çocukken yaşadığım bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim…
...Bizim çocukluğumuzda değirmen aktif olarak kullanılıyordu ve mahalle için vazgeçilmez bir şeydi. Her baharda imece ile toplanılır, arkı açılır, bakımı yapılır ve un öğütmek için hazır hale getirilirdi. Bu işlerle rahmetli Mustafa Dedem bizzat ilgilenir, herhangi bir aksaklığa sebebiyet vermemek için milletle birlikte çok çalışırdı. Herkese görevler verir, bu işleri öğrenmelerini sağlardı. Özellikle Doğan Amcanın eşi Zekiye Yenge’ye suyu koşup kesme işini vermişti… Çünkü bu yenge işten anlayan ve kendi gibi, titiz bir insandı… Bizde olup biteni büyük bir heyecan ve temaşa ile izler, bir şeyler öğrenmeye çalışırdık.
...Vel Hâsılı o yılki bakımda yaşlanan bir taşın değişmesi gerekiyormuş. Bunun için gerekenler yapıldı ve Dedemin önderliğinde taş büyük bir özenle hazırlandı. Lakin götürülmesi zor bir işti. Çok uğraştılar… “God İşi” bir sürü şeyler düşünüyorlar, fakat bir türlü işin içinden çıkamıyorlardı. Sonunda Mustafa Dede’min aklına bir fikir geldi… Asiye Nine’ye sorulacaktı. Nede olsa O,köyün büyüğüydü… O bir fikir verebilirdi. Zaten kimin bir derdi olsa ona koşulur, önerdiği derman ile selamete çıkılırdı. Haber gönderip çağırdılar… Birazdan geldi. Dirliğin sonuna ermiş bu iyi kadın,taşın bir soluna baktı, bir sağına baktı. O zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen ,“Ortasına bir direk takarak götürme yöntemini” önerdi… Öneriye herkes şaşırmış, lakin yerine getirmekten başka çarede kalmamıştı… Dediğini yaptılar ve işi hallettiler… Biraz sonra taş değirmene götürülürken, Asiye Ninede Mahallenin yolunu tutmuştu… Bizde hep birlikte “Büyüklük Buymuş” demiş ve ondan övgüyle bahsetmiştik.
...Asiye Nine bizde hep büyüktü. Fakat bir kere daha hep birlikte müşahede etmiştik… Mahalleye omuz veren yaşlı bir çınar gibiydi… Tapın zorlu ve yorucu yaşamını görmüş, oradaki huzursuzlukların ve acıların sonunda gelinen Ançırtı’daki, susuz ve kimsesiz günlerin, kahrını çekmiş ve yorulmamıştı… Kalan ömrünü de Godların inşasına vermişti… Acılar ve zorluklar burada da peşini bırakmamış, bir oğlunu vatan için toprağa verirken, diğerini de cezaevine göndermiştir… İşte Anadolu insanı buydu. Dahası var mıdır bilmem… Evet, işte Godlar buydu. Ya da Godları Godlar yapan değerler silsilesi böyle sürüyordu… Bize böyle bir yaşam alanı ve övünç sermayesi bırakan büyüklerimize minnettarız. Nice Asiye Kadınlar bu mukaddes toprağımızı "Vatan" haline getirdiler...Ruhları şad,mekânları cennet olsun inşaallah.(V.Yiğit)