20 Mart 2008 Perşembe

Emektar Değirmenimiz


"DEĞİRMENDE GECE"
Kapısında kör fener
İki yanar bir söner
Sular akar taş döner
Taş döndükçe baş döner
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.

Şıngır mıngır cinniler,
Arıstaktan indiler
Eşeklere bindiler
Bunu gören köylüler,
Köşelere sindiler.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.

Hayrullah’ın bıyığı
Kurnaz tilkikuyruğu
Kahvaltısı kuş eti
Karıştırdı nöbeti
Fare dolu sepeti.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.

Harman hasat zamanı
Zaman vermez âmânı
Altın ettik samanı
Sonra çıkar dumanı.
Değirmenci Hayrullah,
Bismillah, Bismillah.
Ali Akbaş
.....................................
Bir Hatıram
Büyük Neydi?
Değirmenle ilgili çocukken yaşadığım bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim…
...Bizim çocukluğumuzda değirmen aktif olarak kullanılıyordu ve mahalle için vazgeçilmez bir şeydi. Her baharda imece ile toplanılır, arkı açılır, bakımı yapılır ve un öğütmek için hazır hale getirilirdi. Bu işlerle rahmetli Mustafa Dedem bizzat ilgilenir, herhangi bir aksaklığa sebebiyet vermemek için milletle birlikte çok çalışırdı. Herkese görevler verir, bu işleri öğrenmelerini sağlardı. Özellikle Doğan Amcanın eşi Zekiye Yenge’ye suyu koşup kesme işini vermişti… Çünkü bu yenge işten anlayan ve kendi gibi, titiz bir insandı… Bizde olup biteni büyük bir heyecan ve temaşa ile izler, bir şeyler öğrenmeye çalışırdık.
...Vel Hâsılı o yılki bakımda yaşlanan bir taşın değişmesi gerekiyormuş. Bunun için gerekenler yapıldı ve Dedemin önderliğinde taş büyük bir özenle hazırlandı. Lakin götürülmesi zor bir işti. Çok uğraştılar… “God İşi” bir sürü şeyler düşünüyorlar, fakat bir türlü işin içinden çıkamıyorlardı. Sonunda Mustafa Dede’min aklına bir fikir geldi… Asiye Nine’ye sorulacaktı. Nede olsa O,köyün büyüğüydü… O bir fikir verebilirdi. Zaten kimin bir derdi olsa ona koşulur, önerdiği derman ile selamete çıkılırdı. Haber gönderip çağırdılar… Birazdan geldi. Dirliğin sonuna ermiş bu iyi kadın,taşın bir soluna baktı, bir sağına baktı. O zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen ,“Ortasına bir direk takarak götürme yöntemini” önerdi… Öneriye herkes şaşırmış, lakin yerine getirmekten başka çarede kalmamıştı… Dediğini yaptılar ve işi hallettiler… Biraz sonra taş değirmene götürülürken, Asiye Ninede Mahallenin yolunu tutmuştu… Bizde hep birlikte “Büyüklük Buymuş” demiş ve ondan övgüyle bahsetmiştik.
...Asiye Nine bizde hep büyüktü. Fakat bir kere daha hep birlikte müşahede etmiştik… Mahalleye omuz veren yaşlı bir çınar gibiydi… Tapın zorlu ve yorucu yaşamını görmüş, oradaki huzursuzlukların ve acıların sonunda gelinen Ançırtı’daki, susuz ve kimsesiz günlerin, kahrını çekmiş ve yorulmamıştı… Kalan ömrünü de Godların inşasına vermişti… Acılar ve zorluklar burada da peşini bırakmamış, bir oğlunu vatan için toprağa verirken, diğerini de cezaevine göndermiştir… İşte Anadolu insanı buydu. Dahası var mıdır bilmem… Evet, işte Godlar buydu. Ya da Godları Godlar yapan değerler silsilesi böyle sürüyordu… Bize böyle bir yaşam alanı ve övünç sermayesi bırakan büyüklerimize minnettarız. Nice Asiye Kadınlar bu mukaddes toprağımızı "Vatan" haline getirdiler...Ruhları şad,mekânları cennet olsun inşaallah.(V.Yiğit)


"Emektar Çeşmemiz"



ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.


"Göynünü şirinin aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."


O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.


Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.


Leylâ gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül ararda,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,


Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
Faruk Nafız Çamlıbel

"Sanma O Bir Toprak"

Adın duysam duygularım kabarır,
Ben vatanın, ta kendini özledim.
Bal yesem de onsuz zevki mi olur?
Ekmeğinin, kokusunu özledim.


Tepelerde kır çiçeği açarken,
Kuzu koyun sağa sola kaçarken,
Çekirgeler zıp zıp edip uçarken,
Ben vatanın, çimenini özledim.


Pınar suyu soğuk olur içmeye,
Piknik yapıp keyfe keyif katmaya,
Lale, sümbül, nergiz çiçek açmaya,
Vatanımın, baharını özledim.


Hal hatırın sorar kimi görürsen,
Bir ekmeği böler kime söylesen.
Aç yatırmaz, açık koymaz kimseyi,
Ben yurdumun, insanını özledim.


Al bayrağı rüzgar vurur, sallanır,
Ezan sesi, yürekleri inletir.
Her bir köşe, şehit yurdu, bir yatır,
Ben vatanın, toprağını özledim.
Özledim ben, vatanımı özledim.
Ramazan Ateş/Enschede-17.1.2006(Gurbet ellerde,Vatan hasreti çeken bir kardeşimizin şiiri ile halimize tercüman olayım istedim)

18 Mart 2008 Salı

Yeni Resim

Gevrekli(Sırttarla )Civarından çekilmiş bir resim...Ailede hemen hemen her evde bulunan aynı yerden çekilmiş Ekim-2000 fotoğrafı ile kıyaslandığında,mevsimlerin mahallenin doğasında ne kadar farklılıklar ortaya koyduğunu temaşa edebiliyoruz.

Mahallenin Üstten Görünümü(15'Mart'2008)

Mahallenin üstten görünümü.

Karşı Tarla'dan Mah.Görünümü


Saygıdeğer-merhum-Murat Amcamızın ailesinin evleri ve İrfan Amca'nın evi görünüyor...
Ayrıca petekliklerimizin ve ahırlarımızın mahzun hali dikkatimizden kaçmıyor.

Godlar-1939

Resimde Mahallenin girişinden,Çalılıklar ,Bostanın Boynu ve Hamamlar mevkii görülüyor...Ufukta ise Taşbaşı ve Yayla Yolu var...Bu arada şık tabeleden dolayı Sn.Rahmi Abi'ye teşekkür ederiz.

Ayrılık Zor(15'Mart'08)

Resimi birde mahallenin girişinden çekeyim dedim...İnşallah-daha iyilerini çekeceğimi ümit ederek-beğenirsiniz...

Godlar'da Bir Grup Vakti(15'Mart'08)

Mahalleden ayrılışımız bir grup vaktine denk gelmişti… Güneş bütün ihtişamına rağmen, geceye yenik düşmüş, biz ise gene hüzünlenmiştik... Ama ben bu güzide anı kalıcı hale getirmek için tekrar makineme sarıldım… Açıyı da biraz daha geniş tutarak olaya ufukları da kattım… Önümüzde ise gene İspir ‘e gitmek var. Mahallede gecede kalmak istedik, lakin görevlerimiz ve sorumluluklarımız peşimizi bırakmıyor. Aziz ölmüşlerimizin ruhu için, Fatihalar okuyor ve yola koyuluyoruz. --Allah onlardan razı olsun-- Biz de her zamanki gibi,ayrılık başka bir gün, yine beraberlikle sonuçlanacak diye ümitleniyoruz…

15 Mart 2008 Cumartesi

Kardelen Çiçeği-Mart'08

"Kahraman Kardelenler!" İlkler, öncüler; bahara giden yolu ilk önce onlar açar, karlarla ilk savaşı onlar verirler ama, çoğu kez baharı göremezler...İlkbahar kutlamaları geridekilere kalır...Öncüdür kardelenler!Yeryüzünün kefenini delip kahramanca, başları dik boy gösterirler. Belki kardelenlerin başlattığı bir hareketin devamıdır bahardaki şenlik. Rengârenk çiçeklerin açışını ve kelebeklerin uçuşunu, cıvıl cıvıl çocukların coşkusunu göremezler…Öncüdür onlar; yol açar, çığır açarlar geriden gelenlere...Acaba kardelenler aceleci mi ,yoksa cesur mu? Onlar öncülük etmese gelmez mi bahar? Geride kalsalardı,daha güzel bir ortamda mı gelirlerdi?Bilinmez ki…Ama kardelenler hallerinden şikâyet de etmiyorlar.Çünkü onlar birer "kahraman..."
(Fotoğrafı Gevrekli Civarında bir yerde çektim...Ümit ederimki,yaşantımızda bu kardelenler gibi hep umut verici olur ve yarınlara hep güvenle bakarız.V.Yiğit)

8 Mart 2008 Cumartesi

Eski Baba Vatanı

Gidip seyreyledim eski vatanı,
Sis bürümüş dağlar,duman perişan.
Rahmetle anarım garip babamı,
Kıymet verilmedi, haller perişan.

Yaslara bürünmüş toprağı taşı,
Viran hane olmuş, Hişen’in başı.
Ah! Dedikçe akar,gözümün yaşı
Ciğer pare pare, gönül perişan.

Kapılar kilitli aklı karalı,
Göç eylemiş gitmiş,malı maralı.
Söğütler eğilmiş kavak yaralı,
Dereler çağlamaz, sular perişan

Değirmen küsmüştür,taşları hasta,
Bozulmuş ambarlar,nerede usta.
Bizden selam olsun, yarene dosta,
Didem yaralıdır, ruhum perişan.

İç dünyamdan gelir,bilmem yalanı,
Şükür Rabbaniye sevdim Kur’anı.
Çökertti anamı, evin dumanı,
Kirişler çürümüş,mertek perişan.

Dökmüş gazelini,virandır bağlar,
Her yer ot kaplamış, geçilmez yollar.
Gider kışı, güzü gelir baharlar,
Kosniler kudurmuş,tarla perişan.

Yaz olmadan gelir buranın kışı,
Çok yemeye gelmez, dokunur aşı.
Melül mahzun durur,bibegin taşı,
Yağışın altında,ağaç perişan.

Kağnı arabası ağaca bağlı,
Çok günler geçirdim, karalı ağlı.
Dimağımız hasta, kalbimiz dağlı,
Çatılar yan vermiş, damlar perişan.

Bilmem ki nereden geldi soyumuz,
Azimle çalışır oğul kızımız.
Neden ki bir yere,akmaz suyumuz,
Akıllar göletçe fikir perişan.


Atılmış milletim, başka diyarda,
Çalışmamız güzel her bir ayarda.
Mevla’mız korusun, ulu divanda,
Cennetimiz güzel, narı perişan.

İkinci ölüme bedel ayrılık,
Bu günkü vatanda sular bulanık.
Cesedim uykuda, ruhum uyanık,
İç dünyamda, dağlar çöller perişan.


Cılganın demiri, paslıdır başı,
Ne hoştur duruşu,kıbleye karşı.
Yan yatar maranlar, körüyü yaslı,
Tütmüyor bacalar, boru perişan.


Hidayet Mevla’dan, yollarım ırak,
Gün geçtikçe beni alıyor merak.
Yalanı, dolanı, boş sözü bırak,
Sollarınız şadlı, sağlar perişan.


Kındılik kayada,çalardım sazı,
Yaylanın suları, verirdi avazı.
Zamane evladının, çekilmez nazı,
Sosyete kapladı, iman perişan.


Hatıra loğumda, bacada yatar,
Bozuktur silahlar geriye atar.
Dimağımız hasta, mantığı satar,
Yolları çıkmazda, akıl perişan.



Yarılmış köşeler, görün hacılar,
Bize darılmasın, hanım bacılar.
Güler üstümüze sahte kişiler,
Karnımız kan ağlar, mide perişan.


Bende Garip Sultan, gönülden hasta,
Hidayet dilerim, yarene dosta.
Mevla’m muhtaç etme, muhannet dosta,
İtaatler ölmüş, görüş perişan…
Garip Sultan(İ.Yiğit)

7 Mart 2008 Cuma

Sarı,Beyaz Papatyam,



Papatya esasında, iffet ve masumiyetin sembolüdür. Baharın öncüsü; taç yapraklı, sarı kömeçli masum çiçeğimizdir papatya.Yazıcıların diline düşmez pek papatya. Güle, nergise, karanfile, laleye methiyeler dizilir, papatya hep gözden ıraktır. İtilmiş bir çiçektir papatya. Gül, karanfil, nergis dilden dile dolaşmış; lale devirlerle beraber anılmıştır.Erken bahara en çok yakışan çiçektir papatya. "Öncü kuvvet" .Dayanıksız bedeni ve kısacık ömrüyle atmasa kendini,sanki arkadan gelen çiçekler yer bulamayacak...Mevsim bahardır.Baharın, şu güzel günlerinde, yemyeşil bayırlara, papatya tarlalarına açılmanın zamanıdır. Yaratıcı’nın kudret kalemi, renk renk, desen desen işlemektedir yeryüzü sayfalarını. Her taraf birdenbire nasıl da değişiyor. Yeryüzü sergisinde, büyük dirilişin numuneleri sunuluyor insanlığa heryerde... O terbiye edici Rabbimiz “Sizi de böyle diriltirim.” demek istiyor adeta. Sonbahar yaşlılığı, hazanımızı anlatıyor. Kış karbeyaz kefenlere sarılışımızı, bahar yeniden canlanışımızı, dirilişimizi resmediyor esasında...Mevsim bahardır, belki de papatya tarlalarından sevgi dermenin zamanıdır...Papatya; nisan çiçeği, masum ve iffetli…Nice baharlara, karbeyaz papatyalarla efendim…

Godlar Manzarası-Mayıs'07


Bir Gümüşsuyu Manzarası




BİR DUA

Büyük Alim Elmalılı Hamdi Yazır Hazretlerinin çokça tekrar edilen,duasını istifadelerinize Sunuyorum.
"İlahi hamdini sözüme sertaç ettim, zikrini kalbime miraç ettim, kitabını kendime minhac ettim. Ben yoktum sen var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bikarar ettin. İnayetine sığındım kapına geldim. Hidayetine sığındım lütfüne geldim. Kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni doğruyu söylet,neşeni duyur hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam sen söyletmessen,ben söyleyemem.Sen sevdirmezsen ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini,yerdir bize hep yerdiklerini,yar et bize erdirdiklerini. Sevdin Habibini kâinata sevdirdin. Sevdinde Hilat-i Risaleti giydirdin. Makamı İbrahim’den makamı Mahmuda erdirdin. Server-i asfiya kıldın hatem-i enbiya kıldın. Muhammed Mustafa(s.a.v) kıldın. Salât-ü selam, tahıyyat-ü ikram her türlü ihtiram ona, onun âline ahbabına ailesine ashabına ve etbaına
YA RAB!"

'God'un İbrahim'

 Saygıdeğer büyükbabamı kendi şiirinden dinleyelim,
"Sana bir arzum var,ey seher yeli,
Bu nameyi büyük Sübhane götür.
Dertlidir sinemiz,daha evveli
Bir derde,bin derman verene götür
İnsan olamadık olmuşuz gafil,
Garip diyarlarda olmuşum sefil.
Her halime ettim ben O'nu kefil,
Bu aziz Kur'anı yazana götür
Her bir alemleri başkadır başka,
Bu gönül meftundur,O sadık dosta.
Ayaklar gezdirir,akıllar başta,
Ademi balçıktan yapana götür
Dumansız ateşim içten yanarım,
Boş geçen günüme bakar ağlarım.
Karanlık kabirde yardım dilerim,
Zulümatı aydın,yapana götür...
Godun İbrahim Yiğit(Garip Sultan)

Kışın Godlar-01'Aralık'2007





Bu fotoğraf 01 Aralık 2007 tarihinde,
köye yaptığımız mutat bir ziyaret sırasında çekilmiştir...

6 Mart 2008 Perşembe

Yiğitler Durağında Sonbahar


Hazan,
Sonbahar bir ak doğuşun şafak emaresi,
arkasında gündüz var;
O hazan boşluğunda tın tın ümidin sesi;
ve az ileride bahar!(F.Gülen)

"BİR GÜL!"


Bir GÜL!,gülü tarife ne hacet,gül sevdayı Mühammet'tir.(s.a.v)

"Hamampınarı Manzarası-Mayıs'08"


İlkbahar ayında (Sanırım Mayıs-2007 idi.)Hamamlar Mevki'inden bir Godlar manzarası.

Aytekin Abimle çekildiğim bu kış resminde,
mahallenin doğal dokusu ile,yüzümüzdeki tebessüm örtüşüyor...
Kış manzaraları mahallede bir başka!
"AZİZ YURT":
1939 Yılınının ilkbaharında başlayan ve kışında devam eden, zorlu ve yorucu bir yerleşme serüveninin sonunda ,Yurt edindiğimiz bu topraklar bizim aziz vatanımızdı...Osmanlı'nın Söğüt kasabasında başlayıp,koskoca bir alana yayılan,mukaddes medeniyetini bilen büyük dedemiz God Hafız Mehmet,tükenmek nedir bilmeyen, güçlüklere,eleştirilere ve sıkıntılara boyun eğmeyerek buranın aile için yeni yurt edinilmesini ister...
Öyle de oldu.70 yılı bulan bu yerleşme ve büyüme sürecinde,geriye bakıldığında çok önemli mesafelerin alındığı ve ciddi uğraşlar sarfedildiği görülür...Yeterli midir?Elbette ki hayır.Bizlerde,şanlı atalarımızın Söğüt'teki dirilişleri gibi,bir yeni heyecan ve azim ile hayatlarına yön veren Dursun,Mustafa ve Murat dedelerimizin izinde,daha geniş ufuklara ve daha güçlü bir geleceğe yürümek için çok çalışmalıyız...Benim hedefim bu blogda ailemizin kimi duygu ve düşüncelerini paylaşmalarına,yardımlaşmalarına katkı sağlamak,ülkemize ve insanımıza hizmet düşüncesiyle her yere koşan,dağılan bireylerin iletişimini kolaylaştırmak olacaktır...
Tabii bu blogun başka bir takım amaçlarada hizmet edeceğine inanıyorum...
Bunların başında,
...Mahalle ile ilgili tarihçe ve çeşitli bilgiler,
...Mahalleye ait doğa ve topluluk resimleri,
...Ahlaki ve Kültürel bilgiler yer alacaktır,
...Çokça okunan saygıdeğer şairlerimizden,çeşitli şiirler,(Bu arada yazdığı şiirleriylede mahallenin,seriminde önemli roller üstlenen Büyükbabamı şiirlerini unutmadan)
...Mukaddes kitabımızdan Ayetler,
...İnsanlığın iftihar tablosu Efendimiz'in(s.a.v) Hadis-i Şerifler,
...Tarihten notlar,
...ve şu an yazamadığım ve sizlerinde görüşleriyle gelişecek başka bir takım bilgiler ve çalışmalar gelmektedir.
Şimdiden yazılarımı paylaşacak ve eleştirileriyle bana ışık tutacak herkese teşekkür ederim.
Sevgi ve Saygılarımla!
Bilge Türk